Açıkçası ne AKP’yi, ne de düşünce bazında AKP’lileri severim. AKP’ye oy vereceğim diyen veya referandumda eveti savunup da bir de kendisine “liberal” diyenlere güldüğüm gibi, “muhafazakar” denen ve bütün hayatını ilkel cinsel içgüdülerin ardına hapsetmiş, bundan binlerce yıl öncesinin yaşam tarzına ve baskıcı , ataerkil ahlak anlayışına saplanıp kalmış; bunu yaşamaya çalışan ve daha da kötüsü başkalarına da yaşatmak isteyen, sonra tutup da başka insanlara “statükocu” diyenlerin inanılmaz trajikomik olduklarını ve bu insanlardan ne vatana, ne millete, ne insanlığa hiçbir fayda gelmeyeceğine, bununla beraber bu kişilerin var olan her gelişime, her ahlaki ilerlemeye kayıtsız şartsız karşı çıkan büyük sorunlar olduğuna inanırım.
Az gelişmiş kafalarla az gelişmişlikten kurtulamazsınız. Zaten ortalıkta ne kadar endeks varsa, kadın haklarından, basın özgürlüğüne, Türkiye hepsinde geriye gidiyor. Dinci yandaş gazetelerde sağa sola nefret saçan manyak manyak faşist, hasta ruhlu köşe yazarları aklı başında her insanı şoke edecek şeyler yazıyor.
Tabi ki bir sürü ideolojiden çok kötü insanlar çıkabilir, bir sürü ideoloji insanlığa zarar verebilir ama hiçbirisi kötü olduğu zaman din kadar insanın zayıf noktası değil, din kadar kolay yayılıp, bu kadar zor yok edilemez.
Ama yobazlar ve cahiller sadece dindarlardan çıkmıyor tabi ki. Ülkemizde de bir sürü yobaz kesimi olmakla beraber kendilerini “çağdaş” olarak lanse eden “bazı” Atatürkçülerden bahsetmek istiyorum.
Bir keresinde Atatürkçü bir sayfada, Facebook’ta, Cemil İpekçi’nin Tayyip Erdoğan ve birkaç AKP’liyi övdüğü bir haber küpürü resim formatında yayınlanmıştı. Resmin altında da onlarca Atatürkçünün(!) yorumu vardı. Ama bir tanesi bile İpekçi’nin düşüncesini eleştirmiyordu. Hepsi ve bütün yorumlar İpekçi’nin cinsel kimliğine saldırıyordu.
Şimdi bunlar kendilerine “Atatürkçü, çağdaş, modern” diyor. AKP’lilere ve onlara oy verenlere ise “aptal, cahil, kaskafalı” diyorlar.
Yine Cemil İpekçi siyasi düşüncesini belirttiği için ona bir saldırı da Levent Kırca’dan geldi. Tabi ki düşüncelerine değil. Cinsel kimliğine! Levent Kırca, yaptığı iğrenç sahneyle Cemil İpekçi’nin eşcinsel kimliğine saldırdı. “Ablam muhafazakar”
Bir insan karşısındakinin düşüncelerini böyle mi eleştirir? Bu nasıl bir reziliktir?
Demek Atatürkçülüğü ve 20. Yüzyılın en büyük dehasını savunmak bir grup “penis-beyinliyle” kaldı, öyle mi? Atatürk’ün çocukları başka insanları beyinleriyle değil de ne kadar erkek olduklarıyla ve cinsel organlarıyla yargılar olmuş :)
Aynı Levent Kırca bu sefer de Egemen Bağış’a “Allah sizi başımızdan eksik etmesin” diyen Ajda Pekkan’a saldırmış. Tabi ki, düşüncelerine saldıracak kapasitesi olmadığı için yine kadının tamamen alakasız bir yönüne:
Ajda, Egemen Bağış’a bir şeyler verecekmiş galiba. ‘Elini öpeyim’, ‘Ayağını yıkayayım’ mı ne demiş. Aman Ajdacığım, sakın eğilip bükülme. Sen poşetten bir kadınsın. Dikişlerin açılıverir sonra. Pekkan çocukluğumdan beri şarkı söylüyor. Hayatından kimler geldi kimler geçti kadının. Estetik ameliyatlarını yapan doktorların bazıları Hakk’ın rahmetine kavuştu. Bu kadın ölümsüz, hepimizi gömer…”
Şu iğrençliğe bakın: Sanki kendisine “aydın” denen bir adam bir başkasını eleştirmiyor da iki cahil adam/kadın tutup birbirleri hakkında dedikodu yapıyor. Bu nasıl bir rezilliktir? Bu adam aydın mı oluyor?
Dincilerin, gericilerin, yobazların, faşistlerin demokratcılık oynadığı; AKP’ye oy verenlerin kendilerine liberal dediği, Türk Solu dergisinin veya İP’in kendisini devrimci ilan ettiği bir ülkede Levent Kırca’ya da “aydın” denmesinde garip bir durum yok.
Derken Levent Kırca’nın bu sözleri nerede yazdığını düşündüm: Aydınlık dergisinde… Şaşırmalı mıyım?
Bugün eğer Doğu Perinçek ve Tayyip Erdoğan arasında bir seçim yapmam gerekse, bir saniye düşünmeden Tayyip Erdoğan derdim. Bundan 15 sene öncesine kadar dergisinde PKK propagandası yapan, doğudaki il teşkilatlarına Apo posterleri asan ve partili gençleri PKK’lılarla halaylar çeken, daha sonra da bölücülükten hapise giren ve sonra “Milliyetçilik, şerefsiz bir politikacının son sığınağıdır” lafını bir kez daha doğrulayarak “ırkçı” kesilen ve hepsinin üstüne bir de utanmadan ben solcuyum diyebilen bir adam. Bütün lanet, basit ve acınacak siyasetini bir avuç saçma sapan paranoyak komplo teorileri üstüne kurmuş, gelen geçen herkesi Amerikan ajanı veya Amerikan emperyalizminin bilmem nesi ilan eden bir adam. Eşcinselliği ülkemize Amerikan emperyalizmi ihraç ediyor diyebilecek kadar balatayı sıyırmış bir adam.
Levent Kırca rezaletini geçiyorum. Daha önce Hilal Kaplan denen azılı faşistin bir TV programında kolu gözüktü diye, bunun üstüne bir milyon alaycı laf edilmişti. Bu kadar ikiyüzlü ve ar duygusundan yoksun bir insana söylenecek o kadar laf varken, tuttular yine bel altından saldırdılar.
Yine Facebook’da bir sürü açılmış “anti başörtüsü” sayfaları var. Başörtülü kızların, kara çarşaflı kadınların orada burada çekilmiş resimlerini koyuyorlar ve altında küfürler ediyorlar. Özellikle de bir sevgilisi olan ve onunla el ele dolaşan veya öpüşen başörtülü kızlara!
Ve ettikleri küfürler şunlar: Kaşar, kaltak, o…., kahpe, utanmıyor musun vermeye o herife… vs vs
Bütün bunlar o kız başörtüsü veya kara çarşaf giydiği için…
Ama dikkatinizi çekmek istiyorum: Ettikleri küfürlerin hepsi kadınları bilhassa aşağılayan, ataerkil sistemin, erkek yapınca aferin-çapkın, kadın yapınca rezil kaşar diyen ataerkil sistemin hakaretleri. Atatürk’ün yıkmak için uğraştığı ataerkil sistemin…
Hem Atatürkçüyüm diyeceksin, hem de Atatürk’ün yıkmak istediği sistemin lügatını kullanacaksın? Liberal insanlara “liboş” diyerek yine erkekleri kadınsılaştıracak yani aklın sıra “aşağılık” varlıklar haline getireceksin. Kadın olmak aşağılık bir şey ya!
Aynen eşcinsellerin evlenme ve evlat edinme hakkını ya da Alevilerin cem evlerinin ibadethane sayılması ya da zorunlu din derslerini reddetme talebini gasp etme hakkını kendisinde gören küstah ve faşist dinciler gibi başörtülü bir kadının okuma veya memur olma hakkını gasp etme hakkını savunurken başörtüsüne ve başörtülü kızlara karşı saçma sapan, mantık dışı, akıl dışı, paranoyakça tezler üreten kim insanlar bunlar. %50’nin sırrını halkın cehaleti ve aptallığıyla açıklayan bir zihniyetten ne beklersin?
“Ben size manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural veya düşünce bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” demiş bir liderden kalıplaşmış kural ve düşünce (Kemalizm?) uyduran zihniyet!
İnanın hiçbir farkları yok. Dinciler ayrı bir dogmatik gelenek ve Kemalistler ayrı bir dogmatik gelenek. Bir grup 1500 sene öncesinde, diğerleri 80 sene öncesinde yaşıyor. Hepsinin ayrı bir kurbanı var. Hepsinin kahrını çekmek de devrimcilerin işi herhalde…
Bir yanıt yazın